11 Ağustos 2014 Pazartesi

TUNUS - TUNUS HAMMAMET SOUSSE

Bu sefer değişiklik yapıp yaz, deniz tatilini Türkiye'de ya da Yunan Adalarında değil de taa Afrika'da geçireyim dedim :) Tunus normal şartlarda çok aklıma gidip gideceğim bir yer de değildi aslında ama bir arkadaşımın ablası orada yaşadığı için bizi gezdirebileceğini de düşünerek bu şekilde bir programa girmiş bulunduk. 

Tunus'ta konaklama için tercihimiz Hammamet oldu ama gündüz denize girmek dışında otelde pek kalmadık. Genel olarak akşamları şehir şehir gezdik diyebilirim. Gidilebilecek 3 tane şehir var. Tunus, Hammamet ve Sousse. 3'ü de görülmeli. Bir daha gitsem yine Hammamet'te kalırım muhtemelen çünkü ulaşım açısından daha mantıklı bir konumda. Ama aslında Sousse'u şehir olarak daha çok beğendiğimi söyleyebilirim.

Tunus'a gitmek için saatleri daha uygun diye Tunus Air'ı seçmişiz. Büyük hata, siz yapmayın! Uçağın içinde bir tek zıplayan horoz, tavuklar eksik. Giderken koltuğumun kolu yoktu mesela, kopmuş :) Baya eğlenceli, otobüs yolculuğu vari bir gezi sonrasında Tunus'a 2 saat rötarla vardık. (Aslında 1 saat rötar vardı ama nasıl olup da 2 saat geç vardık onu biz de pek anlamadık) Bu arada Tunus'ta saat 2'ye gelmiş olduğundan (TR saati 4), bavulları aldık ve direk otelimize yerleştik. Arkadaşımın ablası sabah arayıp ona getirdiğimiz yiyecek dolu bavuldan giysi çıktığını iletince bavulları karıştırdığımızı anlayıp sabah havaalanına gidip 1 saat bavul arayıp neyse ki bulduk. Ve tatil yine bir macera ile başladı... (Şaşırdık mı? Hayır!)

Tunus'da araba kiralamadığınız taktirde ulaşım biraz sıkıntılı. Etrafta ulaşım vari bir araç görmedim. Taksiler sadece şehir içinde çalışıyor, diğer şehirlere geçilemiyor malesef. Sadece havaalanındaki taksiler ile direk diğer şehirlere gidebiliyorsunuz. Bu arada benzin ve araç kiralama gerçekten inanılmaz ucuz, insan bir kez daha nasıl bir kazık yediğimizi görüp sinir oluyor. Benzinin litresi 1,67 dinar, yani 2,17 TL... Başka yoruma gerek yok bence.

Hammamet'te otel tercihi olarak önerim Radisson Blu. Gerçi otellerin hemen hepsi iyi diyebilirim. 4-5 yıldızlı otellerin hepsinin plajı var ve denizi çok güzel. Deniz kenarında şezlongda yatıp Ice Coffee keyfi yapıyorsunuz demek isterdim ancak Tunus insanına malesef Ice Coffee'yi anlatmayı başaramadım :( Genelde buz ve sıcak kahve geldi, ben karıştırdım olabildiğince. Neyse ama deniz kenarında şezlonda yayılıp, biranızı alıp kitabınızı okumak için ideal, çok sakin ve keyifli. Yalnız siz bu eylemleri yaparken önünüzden develer geçebiliyor... Aşağıda gördüğünüz devenin adı Jacklin'di. 10 Euro'ya kendisi sizi deniz kenarında gezdiriyor. Ben denemedim ama binen İngiliz turistler vardı. Plajda ayrıca sörf ve parasailing de yapabiliyorsunuz.



Tunus'lular genel olarak çok yardımcılar. Bilindik kurnaz Arap zihniyetini görmedik açıkçası. Sadece biraz ağırkanlı oldukları söylenebilir. Ama o sıcak iklimde normal sanıyorum. Bayram döneminde gittiğimiz ve onlarda da Ramazan Bayramı olduğu için onların da tatil sürecine denk geldik. Yalnız biraz enteresan bir şekilde son güne kadar bayramın günü belli değildi Tunus'ta. Ayın durumuna göre karar verildiğinden, Pazar günü bayramın Pazartesi başladığına kanaat getirdiler. (Türkiye'de zaten olduğu üzere :) )

Tunus Merkezde gezmek için ilk gitmeniz gereken yer Sidi Bou Said. Burası kapıları ile meşhur. Beyaz, mavi evler ve mavi kapılar gerçekten görsel bir şölen. Ayrıca öğrendiğime göre bu kapıların üzerinde ne kadar fazla çivi varsa, o ev sahibi o kadar zengin demekmiş... Sidi Bou Said'in deniz manzarası da çok güzel.


8 Ağustos 2014 Cuma

AMERİKA - NEW YORK

Evet sıra geldi nereden başlayıp nasıl bitireceğimi bilmediğim şehire, New York... Gittiğim yerler içerisinde diyebilirim ki yaşanabilirlik olarak ilk 3'e girer. Çok hareketli, karışık, kalabalık bir metropol New York. Öyle metropol olarak bildiğiniz diğer şehirlerden daha farklı bir metropol burası, yani metropollüğü sonuna kadar içeren bir metropol :)



Neyse manasız kelimelerden sonra sırasıyla anlatmaya başlayalım. Ben toplam 7 gün kaldım ve bunların 6'sını direk olarak Manhattan'da geçirdim. Yetti mi derseniz yetti, fazla geldi mi derseniz kesinlikle tam geldi. :) NYC'ye gitmeden önce yanınıza rahat bir ayakkabı almanızı öneririm. Zira ben nerdeyse bütün şehri yürüdüm. Manhattan adasını Kuzey'den Güneye yürüyerek 3-4 kere gidip gelmişimdir toplamda heralde :) Dolayısıyla aşağıda belirttiğim herşeyi yiyip kilo almadan dönmeniz mümkün :)

Benim büyük şansım gitmeden önce daha önce orada yaşamış/gitmiş olan arkadaşlarımızdan bolca öneri almam oldu. Önerilerin bir çoğunu denedim ve hiç de pişman olmadım açıkçası... Otelden başlamak gerekirse 34th Street ile 8th Avenue'nin kesiştiği yerde The New Yorker Otel isimli bir otelde kaldım. Otel merkezi olması açısından gerçekten çok iyi bir konumdaydı. Odaların küçük olması dışında temizlik vs konusunda da sıkıntı yaşamadım. Zaten otelden başka da bir beklentim yoktu. Bu arada NYC ile ilgili bir bilgi, oteller oldukça pahalı ve kalite burada alıştığınızdan uzak. Türkiye'de 4 yıldızlı bir otelde kalmak ile NYC'de kalmayı karşılaştırmamanız gerek. Otelin internet adresi tık.  

İlk günü çift katlı şehir turu alarak geçirdim. Size tavsiyem şehirde gidilecek olan yerleri görmeniz açısından bu olacak. Ben ilk gün bu turu nerelere gideceğime karar vermek açısından değerlendirdim açıkçası. Ayrıca otobüsteki rehberler bir stand up havasında size şehir ile ilgili bir çok bilgiyi de veriyorlar... Bu da oldukça iyi oluyor. Tur kişi başı $54, bu tur ile 24 saat boyunca bu otobüsleri kullanıp Uptown, Downtown, Brooklyn turu ve gece turu alabiliyorsunuz. Bu turları ayrı ayrı almak isterseniz (sadece biri) $44. Bu nedenle toplu alıp gezmekte fayda var.

İlk gün otobüsle giderken Pier 17 isimli limanda durup inip köprüye karşı bir şeyler içmenizi öneririm. Ben çok sıcak bir havada gittiğim için soğuk bir biranın gerçekten beni kendime getirdiğini söyleyebilirim. Pier 17'nin hemen yakınından Staten Island feribotları kalkıyor. Bu feribotlar ücretsiz ve buna binip Özgürlük Anıtının yakınından feribot ile geçebilir ve anıtı fotoğraflayabilirsiniz dilerseniz.